18 Ocak 2009 Pazar

Berlin'deki Alman Teyze

Finaller geldi hoş geldi! 3 tane sınav kaldı geriye. Bulduğum boşluk ve kafamı biraz derslerden uzaklaştırma bahanesiyle önceki yazımda söz verdiğim garip insanlardan bahsedeceğim biraz.

Yeni bir uygulamaya de geçiyorum bundan sonra, yazılarımı okurken müzikte koymak istedim arka plana, bundan sonra böyledir sevgili okur!



Berlin'de kaldığımız şahane hostel da 3 ilginç insanla tanıştık. Zamana göre sırayla başlamak gerekirse şayet ilk sırada en az 55 yaşında olduğunu düşündüğüm teyze bulunmaktadır. Şu an ilk nasıl tanıştığımızı hatırlamaya çalışıyorum. Yanılmıyorsam Enver ile hostelın ilk katına interneti kullanmak için inmiştik. Enver bilgisayar başında ben ise masa başında gidebileceğimiz yerleri araştırıyorduk. Teyzeyi ilk gördüğümde orada çalıştığını düşünmüştüm aslında. Neyse konuyu dağıtmayalım. Çevrede taş çatlasa 5-6 kişiydik ve bu teyzemiz bir anda yemeğinin ne kadar lezzetli olduğundan bahseder. Bir yerden sonra rahatsız edici bir düzeye de gelmedi değil. Ardından teyzemiz yemeğini herkesle paylaşmaya kalkar, ama yok öyle bir ısrar. Bir arada kurbanına bebek muamelesi yapar gibi kendisi yedirmeye kalkar. Ben de nereden çıktıysa "Bana bulaşmaz" düşüncesi vardı. Sıra tabiki bana da geldi, istemediğimi 10 kez kibarca dile getirdikten sonra şöyle bir etrafa baktım. Sadece Enver, ben ve teyze bulunmakta, geri kalanların hepsi kaçmış olmalıydı. Enver'de bilgisayar başında olduğundan, geriye ben kalmıştım teyzenin gözünde. Hiç sormadığım halde Berlin'in ne kadar güzel bir yer olduğundan bahsetmeye başladı ve Enver'in beni kurtarmasını bekledim. ( Sağol Enver)

Sayın Okur: Bu size garip gelmemiş olabilir çünkü ses tonunu,mimiklerini ve davranışlarını yazıya dökmek çok zor.

Geceyarısı odaya giderken Enver'e yaşadığımı anlatıyordum ve odaya girdiğimde bizi güzel bir sürpriz bekliyordu. Odadaki yataklardan biri bu teyzemize aitti. Mümkün olduğunca az ses yaparak yatmaya hazırlanıyorduk. Büyük sırt çantamı dolaptan çıkartmaya başlarken bir anda teyzemiz bağırmaya başlar, çevirmek gerekirse (ki gerekir ) " Uyumak istiyorum" cümlesini bir kaç kez yineler ve geceyarısı ses yapmamızdan şikayetini bağırarak bizi durumdan açıkça haberdar eder. "İyi de Anıl, siz de ses yapmasaydınız." diyenler veya buna yakın şeyleri söyleyenler için şunu belirtmem gerekirki, ortada gürültü sınıfına sokacağımız hiç bir ses yoktur. Çantamı ne düşürdüm, ne torba/poşetle bir işim oldu ne de rap rap yürüdüm. Hiçbir şey yok kısaca :)
Ertesi gece bu sefer yanımızda Umut'ta kalacaktı. Teyzemizle yaşadığımız ikinci vakada, olaylar şöyle gelişmiştir. Enver ve Umut odanın bir köşesinde konuşup, hazırlık yaparken ben de kendi yatağımda çantamla uğraşıyordum. Teyze doğal olarak boşta bulduğu beni hedef alarak muhabbete başladı. Bu muhabbette kendisi hakkında basit bilgiler öğrenmiş oldum ve madem ondan bahsediyorum biraz anlatayım. Aslında Berlin'li olan bu Alman teyzemiz, yeni ev bulana kadar bu hostelda kalmaktadır. Ardından nerelere gittiğimizi sorup, onları basitçe cevapladım. Son olarak nereli olduğumuzu sordu. Cevap bayağı şaşırtmıştı onu. Çok net bir şekilde "Hayır, değilsiniz" dedi, kısa süreli bir şaşkınlıktan sonra "mağlesef öyle, Türküz" diyerek hafif takıldım Alman teyzemize. Ancak inanmamakta ısrar etti. Enver ile beni İtalyan'a benzetip Umut'un ise İskandinav kökenli olduğunu iddaa etti. Gülmemek için kendimi zor tutup, zaten yanı başımda duran pasaportun dış kapağını göstermeme rağmen teyzemiz hala tam olarak ikna olmuş değildi. Tam bu esnada Umut teyzeyi unutarak üstünü çıkarmaya başlamıştır. Umut'u uyarmaya vakit kalmadan teyzemiz Umut'u fark eder hemen ardından yüzünde her zaman bulunan gülümseme daha da artar ve " Striptizini izlemeyi çok isterdim ancak şu an tuvalete gitmem gerekiyor" diyerek bizi şaşkın bakışlar altında bırakarak odadan çıkar.

Ertesi sabah Umut'un ve benim alarmım sırayla çalmaya başlar. Teyzemiz tabiki dayanamayarak "Uyumak istiyorum" kelime grubunu tekrar tekrar kurmaya başlar. Ses olayının ilginç bir yanı ise bir önceki sabah saat 6-7 sularında Alman teyzemiz kettle'ını kullanmıştır. Eğer benim çantamı alışım sesse bu nedir sevgili okuyucu.

Berlin'deki son akşamımızda, teyzemizle yine ilginç bir olay yaşamış olduk. İnterrail üçlüsü olarak hostelın zemin katındayız ve tabiki teyzemiz de yanımızdadır. Bilgisayar başında planlar yapıp, konuşuyorduk. Ardından ben arkamı döndüm ve teyzenin delici bakışlarıyla karşılaştım, gülümsemesini unutmuyoruz tabiki. Şu şekilde devam etti konuşmamız,
Teyze: Siz hangi dilde konuşuyorsunuz
Ben: (yine beni buldu) hmm.. Türkçe
Teyze:(Önce bir kahkaha) Hayır değil,
Ben: Pardon?
T: Türkçe konuşmuyorsunuz siz
B: (Haydiiiii) Mağlesef Türkçe konuşuyoruz
T: Hayır, Türkçe değil, Benim eski patronum Türk'tü, o hiç böyle konuşmazdı ki bana da biraz Türkçe kelime öğretmişti ve sizinki ile alakası yok.
****Sayın okuyucu, bu noktadan sonra ne diyebilirimki***
B: .....

Bu da böyle bir anımızdı. Sonuna kadar okuyan okura teşekkür ediyorum ve bilmelerini istiyorumki bu yazı teyzemizle dalga geçmek üzerine değildir, böyle bir amacım hiçbir şekilde olmamıştır. Sadece yaşadığımız bir anıyı olabildiğince yaşandığı gibi anlatmaktır.

Bir sonraki yazı, Berlin'deki kaldığımız yerde bizim gibi ikamet etmekte olan iki garip Hollandalı kızkardeşlerle ilgili olacak.

Görüşmek üzere, Zemin Mekaniği beni bekliyor

0 yorum: