30 Ekim 2008 Perşembe

Erasmus Karması vs École Polytechnique

Saat akşamüstü 5.30 suları yurda varmış, bloğuma doğru yürüyorum. Karşıma 2 arkadaşım çıktı, maç var gelir misin diye sordular? Yorgunlukmuş bitkinlikmiş hepsi aklımdan uçup gitti, 5 dakikada küçük çantamı hazırlayıp otobüs durağındaydım. Bu basketbol maçı Prag'ta yaptığım maçlardan bir kaç noktayla ayrılıyor. Karşımızda Fransa'da bulunan bir üniversite takımı var, formalarıyla, antrenörleriyle işini ciddiye alan bir takım. Biz ise ilk defa birlikte oynuyoruz ve doğal olarak ilk çift pota maçımız. Skorboard ve hakemler hazır. Maç beklediğimizden de rahat geçiyor, çok fazla top kaybı yapıyoruz ancak savunma da işler yolunda gidiyor. maçı 61-43 kazanıyoruz. Maçtan sonra 10 dakikamız kaldığını görüyoruz ve baskete aç gençlik olarak 4'e 4 bir maç daha yapıyoruz kendi aramızda. En sonunda özlediğim uykuya benchte kavuşuyorum. Önümüzdeki maça bakıyoruz.



Viyana - Bratislava İzlenimleri

Bu yazı sanırım şimdiye kadar yazdığım en uzun yazı olacak. O yüzden kahvenizi yada çayınızı hazırladığınız, kekinizi dilimleyip, türk bisküvilerinin en güzellerinden olan Negro ve Hanımeller (çokodamlalı) arasından da birini seçmeyi başarabildiğinizi de var sayarak huzurlarınızda yazıma başlıyorum.

Öncelikle 2 haftadır yaşadığım internet sıkıntısını atlatmış durumdayım. O yüzden yazdıkça yazasım var.

3 gün 4 gece süren Viyana ve Bratislava gezisine 3 kişi çıktık ama nasıl çıktık, grubun iki elemanını cuma öğlen saatlerinde yolladık, güya ben sabah saatlerindeki yoklama zorunluluğu bulunan dersime girecek ardından gece bineceğim otobüsle sabaha karşı Viyana'ya varacaktım. Ancak dersin yarısına yetişebildim ve daha kötüsü profesör yoklama almadı. Sevgi ve saygılarımı ilettikten sonra geceyi beklemeye başladım.

24.10.2008
Saat 23:30
Florent'te bulunan Bizim Esenler Otogarı'nın ve Aşti'nin 1/20'si kadar büyüklükte olan otobüs terminaline vardım, hava buz gibi. Eldivenler, bere ve atkı üçlüsü tek kurtarıcım. Sıcak çikolatayı da unutmayalım. Biletimde hangi perondan kalkacağı yazmıyor ve bütün şirketler kepenkleri 8'de indirmiş.

25.10.2008
Saat 00.00
Beklediğim otobüs geliyor. Çantamı bırakmadan önce kitabımı alıyorum. Hostes hanım kızımızla kısa bir muhabbete girdikten sonra yolculuk başlıyor

Saat 00.15 - 05.00

Bu firmanın otobüsleri kalite olarak bizim Kamilkoçlar'a yarışacak cinsten. Yolcular sıkılmasın diye sürekli film yayınlıyorlar. Yolculuğumuza Troy'la başlıyoruz. Ancak Brad abimiz tam Eric zibidisini öldürmüş, atının arkasından sürüklerken hop filmi kestiler. Hala neden olduğunu bilmiyorum. Filmin kesilmesinden yarım saat sonra otobüs mola verdi ancak bizim için değil, kendisi için. Firmanın kendi tesislerinde otobüsümüz yıkanmak istedi bu soğukta ve yaklaşık 15 dakika kendisini bekledik. Bu ilginç olaydan sonra başka 50 İlk Öpücük filmini izlemeye başladık ancak bu da pek saygıdeğer hostesimiz tarafından yine durduruldu. Sonuç olarak sadece 1 saat uyudum.

Saat 05.00 -07.30
Prag'ı aratmayan bir soğukla karşlılaştım. Sağolsun Alman arkadaşım sabahın bu saatinde beni almaya geldi, hemde hiç tereddüt etmeden. Teşekkürlerimi sunduktan sonra yurda doğru hareket ettik. (Yerlerden tek tek bahsedeceğim, sabır) Metroda aktarma yaptıktan yurda ulaştıktan sonra biraz soluklandık, ikimiz de uykusuzuz. 3. elemanımızın güzellik uykusundan uyanmasını beklerken günün planını hazırlamaya başladık. İlk durağımız şehir merkeziydi. Karlsplatz metro durağında indiğimizde karşımıza ilk olarak Karlskirche (Aziz Charles Kilisesi) çıktı.

Saat 08.00-22.00

Karlskirche:
Barok tarzında 1739 yılında yapımı biten bu güzel yapının ön tarafında güzel manzarayı ölümsüzleştirmeye çalışırken aralarda biraz uyumamız gerektiğini düşündük ve karşımıza bu resim çıktı.


Bir sonraki durağımız Hofburg Kraliyet Sarayı idi.
Hofburg Kraliyet Sarayı
13. yüzyıldan beri kraliyet üyelerine ev sahipliği yapan ve yüzyıllar geçtikçe büyümeye devam eden bu sarayın çevresini turlama başlıyoruz. Bu saray sadece adıyla sınırlı kalmıyor ve müzelere,büyük bir kütüphaneye, hazine dairesine ve binicilik okuluna da ev sahipliği yapıyor. Her yer heykellerle süslenmiş durumda yanılmıyorsam Herkül'ün heykelleri başı çekiyor bu heykeller arasında. Doğal olarak yine kısa bir mola veriyoruz biraz kestirmek için;




Hofburg Kraliyet Sarayı'nı geride bıraktıktan sonra yemyeşil bir parkın içinden geçerek Avusturya Parlamento Binası'na ulaşıyoruz. Eski oda-arkadaşımın gruba katılmasıyla 4 kişi olduk

Avusturya Parlamento Binası
Önünde Athena heykeli ve bir süs havuzu bulunan bu yapı 1883 yılında tamamlanmış. Etrafında biraz dolaşıyoruz, resimlerimizi çekiyoruz.


Sonra yürümeye devam edip tarihi yapıların arasından geçiyoruz ancak karnımız acıkmış durumda. Viyana Şinitzelini denemek için bir restorana giriyoruz. Bildiğimiz şinitzellerden çok daha büyük. Tadı ise bana göre çok güzeldi. Tavsiye edilir, geldiniz mi yiyin gari. Sadece bazılarınıza fazla gelebilir.



Bir sonraki durağımız Albertina adını taşıyan bir sanat galerisiydi. Salvador Dali sergisini kaçıran bünye, çareyi Van Gogh sergisine gitmekte bulmuştur. Giriş yarım saat beklememiz doğal olarak beni hiç etkilemedi. Sanatçının 150 eserini tek tek inceledikten ve biraz da olsa ısındıktan sonra Almanca'da Stephansdom adını taşıya Aziz Stephen Katedraline gitmek için yola koyulduk. Grubumuzun bir üyesi fikrini değiştirerek gruptan ayrılıyor, tekrar 3 kişiyiz.



KaiserGruft
Habsburg hanedanlığına ait bireylerinin mezarlarının bulunduğu bu yapıda Maria Theresia'nın da mezarı bulunmaktadır.


Aziz Stephen Katedrali (Vol 1)
136 metrelik etkileyici kulesiyle kentin simgeleri arasında yerini alan bu katedralin etrafında sağır edici çan sesleri ile kısa bir tur attıktan sonra kuleye girmek istedik, o da ne? Kapanmış, şansımıza küserek bir kafeye gidip soluklanıyoruz.




Bir Alman, bir Fransız bir de ben uykusuzluk yüzünden kahvelerimizi bitirmekte zorlanıyoruz. Annemin aramasıyla kendime geliyoruz. Ne yapmalı, ne yapmalı?


Vienna Opera House
Bütün binaların kapalı olduğu bu saatte opera'ya gitmeye karar veriyoruz, doğal olarak bilet bulunması imkansız, bilet bulsak ne olurki zaten, bu günlük kıyafetlerle oturabilir miyizki? O yüzden bu dertten muzdarip insanlara yönelik güzel bir uygulaması olan opera binası yönetimi, bizlere ayakta izleme imkanı sunuyor, tabiki en kötü yerlerde, sahnenin yarısını görebilsekte bu tarihi bina da bulunmamız bizim için yeterli. Operanın başlamasına sadece 2 dakika kalmasına rağmen fotolarımızı çekip anı ölümsüzleştiriyoruz. Il Barbiere Di Siviglia operasını izledikten sonra hostel'a geri dönüyoruz.Uyku şart





Hostel Hutteldorf
Biraz şehir dışında olmasına rağmen misafirlerine sağladığı olanaklarla kesinlikle çok iyi bir Hostel. Viyana'daki en hesaplı hostellardan biri ve diğerlerinden ayıran en önemli özelliği ise bedave kahvaltı olması. Herkesin bunu fırsat bilerek sömürmesine rağmen hiç bir şekilde yemekleri bitiremedik. Bedava internete zaten söyleyecek bir sözüm yok.




26.10.2008
saat 07.30-20.00
Daha gezecek çok yer var doğal olarak uykuya fazla zaman yok. Duştuydu, kahvaltıydı derken saat 8.30 oldu, ilk durak Schloss Schönbrunn (Schönbrunn Sarayı). Sayımız 2 ye düştü, Fransız arkadaşımı Salzburg'a yolcu ettik

Schloss Schönbrunn
Mükemmel güzellikteki yemyeşil arazisinde kısa bir yürüyüş yaptıktan sonra Schönbrunn Sarayına ulaşıyoruz, tam karşısında şahane heykellerle süslenmiş havuzunda da fotoğraf çektirdikten sonra sarayın arazisinde kısa bir yürüyüş yapıyoruz. Turistleri saymazsak insanlar buraya spor yapmaya gelmiş durumda çünkü ortam buna çok müsait. Kesinlikle ziyaret edilmesi gereken bir yer.







Schönbrunn Sarayı'nda yaklaşık 3-4 kilometre yürüdükten sonra tekrar şehir merkezine dönüyoruz, sıra tekrar bir gün önce içeri gidemediğimiz Aziz Stephan Katedrali.

Aziz Stephan Katedrali Vol 2
Öncelikle güneşli bir günde Viyana'yı tepeden görebilmek için Katedralin Kulesini tırmanmaya başladık. 343 basamağı tek tek çıkmaya başladık, yorucu olmasından ziyade sıkıntı yukardan aşağıya çıkışa inmeye çalışan turistlerle daracık merdivenlerde geçiş savaşıydı. Bir şekilde merdivenleri tamamladık. Maalesef en tepeye çıkmaya izin yok, Viyanayı şöyle bir izledikten sonra kuleden inmeye başladık. Avusturya'da tatil olduğu için girişin bedava olduğu katedrali turladıktan sonra sıra biraz daha eğlenceli bir yere gitmeye gelmişti.



Haus Des Meeres (House of the Sea)
Viyana'daki en çirkin bina sıfatını fazlasıyla hakediyor. Ancak içerisi için düşüncelerim tam tersi. Ufak ama çok eğlenceli bir işletme. Tropik kara hayvanlarıyla deniz hayvanlarının doğal ortama yakın bir şekilde barındığı bu yerde turumuza öncelikle en tepeden başladık. Viyana'yı izleyip, videoumu çektikten sonra adım adım aşağıya inmeye başladık, köpekbalıklarını ve piranhaları besledikten sonra bu binadan da büyük bir keyifle ancak yine yorgunlukla ayrıldık.











Kunsthistoriches Müzesi

Mükemmel bir müze, eğer zamanınız varsa mutlaka vakit ayırın. 2.5 saat kaldık ve bu süre bize yetmedi. Müthiş bir resim koleksiyonu mevcut ve inanılmaz zaman alıyor. Resimlerin arasında gezinirken karşıma bir anda odamın duvarında asılı duran 1500 parçalık puzzle'ın orijinali (Babil Kulesi) çıktı. Saat 5.30 sularında bir anons, ikimizi de panik etti, sadece yarım saat kalmıştı ve müzenin gezilmedik daha bir çok yeri vardı ve kısa bir koşuya çıktık. Roma ve Mısır uygarlığına ait eserlerin yanından hızlı hızlı geçmek ikimiz için can sıkıcı olsa da sonunda tüm eserleri görmüş olduk. Ancak bu koşuşturma arasında sevgili arkadaşım Baki'den öcümü almak için uygun bir fırsat buldum ve aşağıdaki resmi çektirmeyi başladım.







Çok yorgunuz, uykuya ihtiyacımız var

27.10.2008
06.45 - 21.00

Bratislava:
Sabah erken saatte uyandık, Alman arkadaşımı Prag'a yolcu ettikten sonra bir önceki gün aldığım tren biletiyle Bratislava'ya doğru yola çıktım. Yaklaşık 1 saat süren tren yolculuğunun ardından bir başka ülkeye ulaştım. Bedava haritamı aldıktan sonra şehir merkezine doğru yürümeye başladım. Bratislava'ya gezmek için gidiyorsanız toplu taşıma araçlarına ihtiyacınız yok. Hiç kullanmadım, gerek yok. Bratislava'nın arnavut kaldırımlı dar sokaklarında ilginç heykeller mevcut. Şehrin belli başlı tarihi binalarını tek tek görerek Tuna Nehrine ulaşmış oldum, biraz soluklandıktan sonra Bratislava Kalesini ziyaret ettim, kale de çalışmalar olduğu için sadece çevresinde biraz gezdikten sonra geriye yapacak bir şey kalmamıştı. Saat 2 sularında Viyana'ya hareket eden trene bindim. Biliyorum Bratislava gezim kısa sürmüş gözüküyor ancak yapacak cidden fazla bir şey yoktu.


Resim Ekle









Viyana'ya geri döndükten sonra Mozart'ın mezarını ziyaret etmek istedim. Harita'da söylenen yere gittiğimde hiç bir şey bulamamanın şokunu yaşadıktan sonra yardımsever bir vatandaşın yardımıyla haritada bulunduğum yere 4-5 durak mesafede olan mezarlığa gittim.

Aziz Marx Mezarlığı

Mezarlıkta ilerlerken biraz ürpermedim değil. Ancak sonunda Mozart'ın mezarını buluyorum.


Stadtpark:
Şehir merkezine geri dönüp Viyana Şehir Parkı'nda bir tur atıyorum

Naturhistorisches Museum Wien:
Zamanımı kunsthistorische Müzesinin hemen karşısındaki diğer müzede geçiriyorum. Prag'taki neredeyse aynı bir koleksiyona sahip.






28.10.2008

Sabah saat 11.30'da otobüsüme biniyorum, Brno'da otobüs değiştirip Prag'a varıyorum. Ancak gün daha bitmedi ne mi oldu, bir sonraki yazımda.