19 Ekim 2009 Pazartesi

Bir başka diyar, bir başka Interrail

Bir bloga 4-5 ay ara vermek pek güzel bir durum değil açıkçası. Prag'taki 2. dönemimimde blogu biraz da olsa savsakladığım zaten aylara göre kayıt sayısıyla ortaya çıkıyor. Son yazıyı yazmadan önce başımdan geçen 1-2 önemli olayı anlatmak istiyorum.


Başlıktan da anlaşıldığı gibi Erasmus hayatımdaki 2. Interrail'i Nisan sonu Mayıs başı arasında yapma şansım oldu. İkinci dönem aldığım Betonarme-1 dersinin Pazartesi ve Cuma günleri olması daha da önemlisi devamsızlık hakkının 2 günle sınırlanmış olması beni 2. dönem gezmekten biraz alıkoymuştu. Ancak ilk bulunan tatil şansıyla İtalya için interrail yolu açılmıştı. Bir sıkıntı vardı yalnız, gidecek biri ya da birilerini bulamamak. Diğer ülkelerden gelmiş çoğu öğrenci İtalya'da gideceğim şehirlerde ya bulunmuş ya da bu gezinin süresini (9 gün) uzun bulmuşlardı. Ama şu an en yakın arkadaşlarımdan biri olan Matina'nın bu geziye katılmayı kabul etmesiyle hostel,tren ve gidecek yer araştırmalarına başlamış olduk. Zamandan ve paradan tasarruf etmek için ilk durağımız olan Venedik'e uçakla gitmeye karar verdik. Şu an rahmetli olmuş Skyeurope sayesinde şaka gibi bir ücretle Venedik'e uçtuk, daha doğrusu Venedik yakınlarına uçtuk. Boşuna ucuz değil o biletler. Bir şekilde Venedik'e varıp, hostel'a eşyaları yerleştirdikten sonra bu büyüleyici şehirdeki yürüyüşümüze başladık. Denizle iç içe olan bu şehirde sürekli ufak köprüler üzerinden geçerek ve çoğu zaman da kaybolarak 2 günde şehrin görülmedik yerini bırakmadık.





  • Siz siz olun, bizim gibi 2-3 günlüğüne kalacaksanız (yanılmıyorsam) 36 saatlik ulaşım biletlerini almanız. Biraz tuzlu bir fiyatı olabilir ama kesinlikle ihtiyacınız var.

  • Şehir eskiden bir liman kenti olup ticaret merkezi olabilir ama şu anda turistik bir yerden ileri gidemedi gözümde. Bir süpermarket bulmak bu kadar zor olmamalı. Su bulacağız diye girmediğimiz çıkmaz.

  • Düzgün bir market bulamadık diye şehri gözümde bitirdiğimi sanmayın sakın, kesinlikle şahane bir şehir, her binanın tarihi dokusunun korunmaya çalışıldığını görmek bizim açımızdan acı verici de olsa.

  • 2-3 parmak kalınlığındaki pizzaları yiyemedik, onda çok pis gözüm kaldı dürüst konuşmak gerekirse.
Gezi yazılarını uzatmayarak fotoğraf linkini sizlerle paylaşıyorum. (Tıklayınız)




Venedik'te bir güneşli bir yağmurlu iki günü geride bıraktıktan sonra Roma'ya doğru yola çıktık. Kelimenin tam anlamıyla her yerden tarih fışkıran bu şehir benim açımdan rüya gibiydi. 3-4 günde buranın da görülmesi gereken neredeyse her yerini bitirdik. Özellikle Melekler ve Şeytanlar kitabını okuyanlar için kitaptaki yerleri gerçek hayatta görmek güzel bir zevk olsa gerek. Vatikan'a girişimiz biraz zorlu oldu. Sağanak yağmur altında o koca meydanın tamamını çevreleyen bir sırada bekledik ama sonuçta karşılaştığımız manzara buna değerdi.
  • Burada özel bir teşekkür Matina'ya gidiyor. Kilise ve bazı müzelerdeki (özellikle Vatikan'da) duvarlar ya da tarihi eserler üzerinde yazılı olan eski Yunanca yazıtları çevirmesi benim için büyük bir şanstı. Yanımda neredeyse her sorumu cevaplayacak bir tur rehberi vardı anlayacağınız.



Roma'da geçirdiğimiz dopdolu 4 günün sonucunda söylediğimiz tek şey "Keşke bir kaç gün daha kalsak" oldu. Tarihin her sokakta başka bir örneğinin gözlemlenmesinin yanı sıra, onların iyi bir şekilde korunduğunu görmekse sevindiriciydi.



Roma için Fotoğraf Linki (Tıklayınız)

Roma'dan sonraki istikametimiz Floransa idi. Aslında ilk ayak basıp hostela yerleştiğimiz şehir Floransa olsa da hemen interrail biletimizin geçerli olmasını gerekçe göstererek 45-60 dk mesafedeki Pisa'ya gittik. Tren garından yürümeye başlayıp, bu ufak kentin diğer ucundaki Pisa kulesine ulaştık. Yemyeşil bir zemin üzerinde yer alan Pisa Kulesi ve ekürilerinin altında uzanarak bu güzel havanın tadını yaşadık. Tahmin ettiğiniz gibi etraf Pisa Kulesi'yle 'Orijinal' fotoğraf çektirmeye çalışan insanlarla doluydu. Dürüst konuşmak gerekirse bu kervana biz de katıldık, utanıyoruz ve evet, suçluyuz!






Pisa'da kısa bir süre kaldıktan sonra sevgili halamın gözünde tüten Floransa'ya geri döndük.


Pisa resimleri için Tıklayınız











  • Nehrin iki yakasına kurulmuş bu sessiz sanat kenti, kesinlikle görülmesi gereken yerlerin başında geliyor. Bizim tek sıkıntımız ise 2. günümüz 1 Mayıs tarihine denk geldiğinden Uffuzi Müzesini giremedik. Ancak şöyle bir ilginç bir olay dikkatimi çekti. Türkiye'de görmeye alıştığımız 1 Mayıs manzaralarından eser yoktu burada. Bahsettiğim şey polis çatışması değil, en basiti herhangi bir yürüyüştü. Hayır, hiç bir şekilde karşımıza çıkmadı.



  • Sanatla yakından ilgili olan arkadaşlarım ve okuyucularım için kesinlikle gidip görülmesi gereken bir yer.




Kişisel olarak o karakteri ve orijinalliği olan yapıları mesleğim gereği çok severim, o köprü yok mu Floransa'da. Ah, ah...

Floransa'dan sonra son durağımız Milano idi.
Floransa resimleri için Tıklayınız








  • Burada diğer blogun sahibi eski lise arkadaşım Enver'i bulmuş olduk, sağolsun zaman ayırıp bizimle ilgilendi. Heleki götürdüğü bir dondurmacı vardı ki, o fiyata o büyüklükte ve lezzette dondurma zor bulunur. İşin en ilginç yanı Enver'le birlikte fotoğraf çekilememizdi.

  • Milano kenti moda ve alışveriş üzerinden gelişen zengin bir şehir.






  • Ancak bir katedrali var ki, yanılmıyorsam dünyanın en büyük gotik katedrali olması lazım. Bu devasa yapının mimarisini incelemek bile çok zaman alıyor.










  • Milano'daki en ilginç anılarımdan biri de San Siro'yu tavaf ederken başıma geldi. Bu futbol mabedinin çevresinde gezerken 4-5 tır dikkatimizi çekti, herhalde orijinal AC Milan ve Inter Milan formaları satıyorlardır diye düşündük ama bildiğin sahte forma vb ürünleri rahat rahat satıyorlardı. Ancak ev sahibi ekiplerden Inter'in Zanetti formasının yanında ezeli rakiplerden Juventus'tan Del Piero formasını da alarak büyük bir zafere imza attım. Daha ufak çocukken oynadığım futbol oyunlarındaki Ravanelli-Del Piero ikilisinden geriye kalan bir efsanenin sahte de olsa bir formasına kavuşmak güzel bir anıydı. İlginç bir ayrıntı ise bu korsan formalarının M'dan XL olan tüm formaları sanki aynıydı.



Milano resimleri için Tıklayınız






Milan'ı da bitirdikten sonra yine Skyeurope yardımıyla Prag'a geri dönmeye başladık.

Genel anlamda bu İtalya gezisiyle ilgili tavsiyelerim ve gördüklerim şu şekilde olacak
1- Mutlaka bir gezi kitabı elinizde bulundurun, faydasını çok göreceksiniz.


2- Her şehrin farklı bir tarihi dokusu ve mimarisi var, bazı Batı Avrupa şehirlerinin aksine her şehrin kendi kimliği ve görülecek orijinal bir yanı var. O yüzden bu gezi biterken içimizde bir burukluk vardı.


3-Şansıma gittiğim tüm şehirleri hem yağmuruyla hem güneşiyle gördüm, umarım siz de benim gibi şanslı olursunuz bu hava durumu açısından çünkü bir yeri farklı hallerde görmek en güzeli

0 yorum: